18 YAŞ ALTINDAKİ HER BİREY ÇOCUKTUR!

Çocuk Yaşta, Erken ve Zorla Evlilikler

Nirengi Derneği olarak Birleşmiş Milletler Nüfus Fonu (UNFPA) ile çocuk yaşta, erken ve zorla evlilikler (kısaca ÇEZE) alanında Temmuz 2021 tarihinden başlayarak 12 ay sürecek iç kapasite geliştirme çalışmalarına başladık. Bu doğrultuda Nirengi ekibi ÇEZE hakkında hukuki mevzuat, sağlık riskleri ve önlenmesi başta olmak üzere pek çok başlıkta eğitimlere katılma ve ekip içinde ortak bir dil ve anlayış geliştirme imkanına sahip olacak.

Projenin ana konusu olan çocuk yaşta, erken ve zorla evlilik kavramlarına, Türkiye’deki yasal mevzuata ilişkin öne çıkan konulara, ÇEZE’nin sebep olduğu sağlık risklerine ilişkin bilgi notlarından örnekleri sizlerle de paylaşmak isteriz.

TEMEL KAVRAMLAR

Öncelikle çocuk yaşta, erken ve zorla evlilik kavramları ne anlama gelmektedir, farklılıkları nelerdir?

Çocuk YAŞTA EVLİLİK

“Çocuk yaşta evlilik”, taraflardan en az birinin çocuk olduğu hem resmi hem de gayri resmi evliliklere denir. 5395 Sayılı Çocuk Koruma Kanunu’na göre “Daha erken yaşta ergin olsa bile, on sekiz yaşını doldurmamış kişi” çocuktur. Dolayısıyla çocuk yaşta evlilik, taraflardan birinin 18 yaşından küçük olduğu evliliği ifade eder. Bu evliliğin yasal olarak mümkün olması veya resmi nikâh ile gerçekleşmesinin bir önemi olmadığı gibi, çocuğun istek ya da rızasından da bahsedilemez.

ERKEN EVLİLİK

“Erken evlilik”, henüz evliliğin getireceği sorumlulukları üstlenebilecek gelişim düzeyinde olmayan kişilerin evliliklerini ifade eder. BM belgelerinde, “Çocuk yaşta evlilik dahil erken evlilikler” demek suretiyle, erken evliliğin çocuk yaşta evlilikten ibaret olmadığına dikkat çekilmektedir. Burada asıl olan, evlenecek kişinin 18 yaşından küçük olması veya 18 yaşından büyük olsa dahi fiziksel, duygusal, cinsel ve psikolojik gelişimini tamamlamamış olması veya yaşam seçenekleri ile ilgili yeterince bilgi sahibi olmaması gibi faktörler sebebiyle evliliğe rıza göstermeye henüz hazır olmamasıdır.

ZORLA EVLİLİK

“Zorla evlilik”, iki kişiden en az birinin evlilik için tam ve özgür rıza göstermediği evlilik türüdür. Zorla evlilik farklı şekillerde olabilir. İnsan ticareti, görücü usulü ile yapılan geleneksel evlilikler, “kız kaçırma”, vatandaşlık elde etmek amacıyla yapılan evlilikler ve mağdurun tam ve bilgilendirilmiş olarak rıza gösterme kapasitesinden yoksun olduğu evlilik biçimlerinin hepsi zorla evlilik örneği teşkil eder.

YASAL MEVZUAT KONULARINDAN ÖRNEKLER

Türkiye’de evlenme yaşı kaçtır, 18 yaş altı resmi nikahla evlenmek mümkün müdür?

Türkiye’de yasal evlenme yaşı 18’dir. Bununla birlikte, çocuklar 17 yaşına bastıklarında ailelerinin veya yasal vasilerinin izniyle evlenebilmektedir. 16 yaşını doldurmuş çocuklar ise ‘istisnai durumlarda ve hayati önem arz eden  bir gerekçenin olması şartıyla’ mahkemeden alınan özel izinle evlenebilmektedir.

Türkiye’de Medeni Kanun’a göre  16 yaşını doldurmuş çocukların evlenmesi yukarıdaki şart ile  sınırlandırılmış olmakla birlikte çocukların gerek fiziksel gerekse ruhsal gelişimleri göz önüne alındığında, evlilik kurumunun içerisinde yer almaları “çocuğun üstün yararı” ilkesi ile çelişmektedir. Evlilik kurumuna dahil olan çocuklar sağlık, eğitim, güvenlik gibi pek çok alandaki risk ve tehlikelere açık hale gelmektedir. 

Türkiye’de çocukların evlenmesine/evlendirilmesine ilişkin bazı verilerden örnekler nelerdir?

TÜİK istatistiklerine göre; cinsiyete göre 16-17 yaş grubunda resmi nikahla evlenen çocuk sayısı 2010-2020 yıllarında aşağıdaki gibidir:

* 2020 yılında Dünya ve ülkemizi etkisi altına alan Covid-19 pandemisi nedeniyle alınan kapanma ve düğün, nişan vb. toplu etkinliklere sınırlandırma kararlarının etkisi göz önüne alınmalıdır.

Bu veriler TÜİK tarafından Evlendirme Dairelerinde yapılan resmi nikah sayıları baz alınarak hazırlanmıştır.

Bununla birlikte; 18 yaş altına ilişkin resmi nikah olmaksızın evlilik hayatı sürdürme veya sürdürmeye zorlanma verileri hakkında ayrıntılı saha çalışmalarına dayalı bir veri bulmak oldukça güçtür. 

Hacettepe Üniversitesi Nüfus Etütleri Enstitüsü tarafından 2018 yılında 15-29 yaş arasındaki toplam 7.345 kadın ve kız çocuğu ile yapılan görüşmeler sonucunda hazırlanan Türkiye Nüfus ve Sağlık Araştırması Raporu’na göre; 

“Türkiye’de 20-24 yaş arası kadınların %14,7’si 18 yaşından önce, %2’si 15 yaşından önce evlenmiştir. Aynı yaş grubunda Türkiye’de yaşayan Suriyeli kadınların %44,8’i 18 yaşından önce, %9,2’si 15 yaşından önce evlendirilmiştir.”

25-49 yaş arasındaki kadınların %21’i 18 yaşından önce, %4’ü ise 15 yaşından önce evlendirilmiştir. Aynı yaş grubunda Türkiye’de yaşayan Suriyeli kadınların %38’i 18 yaşından önce ve %12’si 15 yaşından önce evlendirilmiştir. 

Her ne kadar resmi nikah verilerine göre; çocukların evlenme sayılarında bir düşüş söz konusu olsa da; özellikle kız çocuk evlenme/evlendirmelerinin erkek çocuklara oranla oldukça fazla olduğu açıkça görülmektedir. Bu durum aynı zamanda toplumsal cinsiyet eşitsizliğinin de bir yansımasıdır.

ÇEZE ETKİLERİ

Çocuk yaşta, erken ve zorla evliliklerin ortaya çıkardığı olumsuz sonuçlar nelerdir?

Çocuk yaşta, erken ve zorla evlilikler fiziksel, cinsel, ekonomik ve duygusal istismar biçimlerini içinde barındırır. Çocukların yaşam, güvenlik, eğitim, sağlık haklarını ihlal eder, özgürlüklerini yok sayar, kız ve oğlan çocuklar arasındaki eşitsizlikleri derinleştirir. (UNFPA Çocuk Yaşta, Erken ve Zorla Evliliklerin Önlenmesi Temel Bilgiler Rehberi)

Çocuk yaşta, erken ve zorla evlilikler kişinin erken yaş dönemlerinden başlayarak yaşamının her boyutunu etkileyen ciddi olumsuz sonuçlara neden olabilmektedir. Henüz evliliğin getirdiği sorumluluklara hazır olmayan birey için evlilik:

  • fiziksel ve ruhsal sağlığını sekteye uğratabilen/tehlikeye atabilen,
  • şiddete maruz bırakılma riskini attırabilen,
  • eğitime erişimini engelleyebilen oldukça ciddi bir risk halini alır.

Aşağıda çocuk yaşta, erken ve zorla evliliklerin yol açtığı riskler ve olumsuz sonuçlar bu başlıklar altında detaylı şekilde ele alınmıştır.

Fiziksel Sağlık: Özellikle kız çocuklarında erken gebeliğe bağlı annenin veya bebeğin sağlık sorunları, çok sayıda düşük, doğum esnasında ölüm riski, istenmeyen, erken ya da sık aralıklı gebelik ile karşı karşıya kalma, cinsel yolla bulaşan hastalıklara açık hale gelme ve benzeri pek çok sağlık riskleri görülmektedir.

Her yıl, doğumların %11’i 15-19 yaş aralığındaki kız çocukları tarafından gerçekleştirilmekte ve her yıl 50 bin kız çocuğu gebelik nedeni ile hayatını kaybetmektedir. UNFPA’in verilerine göre her yıl gelişmekte olan ülkelerde 18 yaşın altında 7,3 milyon doğum meydana gelmekte ve bu doğumların 2 milyonu 15 yaşın altındaki kız çocukları tarafından gerçekleştirilmektedir (UNFPA, 2013).

Dünya çapında 15-19 yaş arasındaki kız çocuklarının başlıca ölüm sebebini gebelik ve doğuma bağlı komplikasyonlar oluşturmaktadır (WHO, 2018; aktaran UNFPA, 2020).  Bunun yanı sıra resmi nikahı olmayan ve resmi nikah yapılabilecek yaşın altında kalan kız çocuklarının gebe izlemi ve doğum hizmeti veren sağlık ekipler tarafından bildirilme zorunluluğu bulunmaktadır. Bu durum, yasal yaptırımı önlemek amacıyla kız çocuğunun eşi veya ailesi tarafından kız çocuğunun sağlık hizmetlerine erişiminin engellenmesine sebep olabilmekte ve kız çocuğunu her türlü sağlık riskine karşı açık hale getirebilmektedir.  (Yakıt, Coşkun, 2014)


Ruhsal Sağlık: Çocuk yaşta, erken ve zorla evlendirilen çocuklarda travma, depresyon, anksiyete, intihar teşebbüsü, sosyal hayattan çekilme, madde kullanımı, riskli davranışlarda bulunma, psikosomatik problemler sıklıkla görülebilmektedir (UNFPA, 2021).  Çocuk yaşta, erken ve zorla evliliklerin olumsuz psikolojik etkilerinin oluşmasında ve hayat boyu bu etkilerin görülmesindeki önemli sebeplerden biri ergenlik döneminde yaşanmasıdır. Çocuk bu dönemde fiziksel, psikolojik ve sosyal gelişimini tamamlamaya ve kendine özgü kimliğini oluşturmaya çalışmaktadır. Ergenlikle beraber gelen fiziksel değişimler toplumda çocuğun “küçük yetişkin” olduğu gibi yanlış bir algıya neden olabilmekte ve çocuğun evliliğe hazır olduğu algısını ortaya çıkarabilmekedir. Ancak, henüz fiziksel ve psikolojik olarak yeterli olgunluğa erişmeden yapılan evlilik, çocuğun yaşına uygun olmayan pek çok sorumlulukla karşılaşmasına yol açmakta, akranlarından kopmasına yani sosyal açıdan gelişiminin sekteye uğramasına sebep olmaktadır (Aktepe ve Atay, 2017)

2021 yılında yayınlanan bir araştırmada, 17 yaş altında evlendirilen kadınlar ile 20 yaş ve üzerinde evlenen kadınlar evlilik biçimi, aile içi fiziksel şiddet maruziyeti, alkol, madde ve tütün kullanımı, ruh sağlıklarında görülen rahatsızlıklar yönünden karşılaştırılmıştır. Araştırmanın sonuçlarına göre; erken yaşta evlendirilen kadınların yarısından fazlası gibi ciddi bir oranında en az bir ruhsal bozukluk (rahatsızlık) saptanmıştır. Erken yaşta evlendirilen kadınlar, 20 yaş ve üzerinde evlenen kadınlara göre evlilik içinde daha fazla fiziksel şiddete maruz kaldıklarını ifade etmişlerdir. Ek olarak erken yaşta evlendirilen kadınların intihar girişimi ve nikotin kullanımının, 20 yaş ve üzerinde evlenen kadınlara oranla büyük ölçüde yüksek olduğu saptanmıştır (Kaya, Alnak, Subaşı, Arslan, Şahin, 2022)


Şiddete Maruz Bırakılma: Çocuk yaşta, erken ve zorla evlendirilen çocukların, bu yaşlarda evlenmeyen kişilere göre birçok şiddet türüne daha fazla maruz kaldığı araştırmalarla kanıtlanmıştır.  Çocuk yaşta evlendirilen kız çocukları ile diğer yaş gruplarında evlenen kadınların şiddete maruz kalma oranlarını karşılaştıran Uluslararası Kadın Araştırma Merkezinin yaptığı araştırmaya göre; çocuk yaşta evlenen kız çocukları diğer yaş gruplarındaki kadınlara göre fiziksel şiddete 2 kat, cinsel şiddete ise 3 kat daha fazla maruz kalmaktadırlar (Malatyalı, 2014).

2014 yılında gerçekleştirilen ‘Türkiye’de Kadına Yönelik Aile İçi Şiddet Araştırması”na göre Fiziksel şiddet erken evlenen kadınlar arasında %48 iken, 18 yaşından sonra evlenen kadınlar arasında %31 düzeyindedir. Bununla beraber 18 yaş öncesi evlenen kadınların %19’u, 18 yaş sonrası evlenen kadınların ise %10’u cinsel şiddete maruz kalmıştır. Aynı araştırma, onsekiz yaşından sonra evlenmiş kadınların %42’sinin yaşamın herhangi bir döneminde duygusal şiddet/istismara maruz kaldığını belirtirken, 18 yaşından önce evlenmiş kişiler  için bu oranın %51’e ulaştığını da ortaya koymaktadır. (T.C. Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı Kadının Statüsü Genel Müdürlüğü, Hacettepe Üniversitesi Nüfus Etütleri Enstitüsü, 2014).


Eğitime Erişim: Çocuk yaşta evlilikler ve okul terki arasındaki ilişki karmaşık olmakla birlikte, bugüne kadar Türkiye’de yapılan nitel çalışmalar, evlendirilen kız çocuklarının, ev işlerinin yükü nedeniyle eğitimlerine devam etmelerinin çok zor olduğunu göstermektedir. Evlilikle birlikte hareket özgürlüğünün kısıtlanması, hamilelik ve çocuk sahibi olma, evle ilgili sorumluluklar ve bazı ülkelerde evli/hamile/çocuklu kız çocukların okula/işe devamı önünde yasal engellerin bulunması çocukları eğitim hayatından koparmaktadır. Eğitim ve istihdamdan kopuş kız çocuklarının sosyal ağlara ve destek hizmetlerine erişimini engellemekte ve bir yoksulluk döngüsü içine girmesine neden olmaktadır. Çocukların evlilikle birlikte eğitim hayatından kopması meslek edinmelerini zorlaştırmakta, çalışma hayatına katılımlarını azaltmakta ve kendilerine ait geliri olmadığı için diğer insanlara bağımlılıklarını artırmaktadır. Tüm bu olumsuzluklar, sadece genç kızları ve kadınları değil, onların çocuklarını da etkilemektedir (UNFPA,2020). Eğitimsiz kız çocuklarının 18 yaşında evlenme olasılığı, ortaokul seviyesinde veya daha yüksek eğitim almış kızların 3 katıdır. Eğitim almamış kadınların (20- 24) %60’ından fazlası 18 yaşından önce evlenmiştir. (UNICEF, 2018; aktaran UNFPA, 2021)

Bu gibi riskler ve olumsuz etkiler, evlenmiş/evlendirilmiş çocuk üzerinde hayat boyu kalıcı fiziksel, ruhsal ve sosyal yaralanmalara/engellere/zararlara yol açtığı gibi aynı zamanda toplum üzerinde de ekonomik ve sosyal alanlardaki gelişmelere engel teşkil etmektedir.

Çocuk yaşta, erken ve zorla evlilikler önlenebilir mi, nasıl?

Türkiye’de ve Dünya’da birçok sorun alanında olduğu gibi çocuk yaşta, erken ve zorla evliliklerin de önlenmesi mümkündür. Bunun için ulusal ve uluslararası düzeyde sektörler arası ve kurumlar arası ortak programlara ve işbirliğine ihtiyaç duyulmaktadır.

ÇEZE’nin önlenmesine ilişkin en temel faaliyetlerden iki örnek aşağıda yer almaktadır.

Eğitici ve Bilgilendirici Faaliyetler

ÇEZE’nin önüne geçilebilmesi için öncelikli olarak toplum nezdinde bu soruna dikkat çeken ve farkındalık yaratan politikaların izlenmesi yerinde olacaktır. Birleşmiş Milletler Kadın Birimi (UN Women), Türkiye’de çocuk yaşta, erken ve zorla evliliklere ilişkin erkek algısını ortaya koyan yeni bir rapor (2021) yayınladı. Bu raporda Türkiye çapında 9 ilde görüşülen 2.733 erkek ve 49 kadın katılımcıdan elde edilen verilere göre;

  • Katılımcıların yüzde 25’i, kız çocuklarının 15 yaşına kadar çocuk sayıldığını düşünüyor.

  • Katılımcıların yaklaşık yüzde 10,5’i ergenliğe giren kız çocuklarının evliliğe hazır olduğunu düşünürken, yaklaşık yüzde 2,8’i bunun oğlan çocukları için de geçerli olduğunu düşünüyor.

  • Katılımcıların yüzde 18.1’i ÇEZE’nin bir cezası olmaması gerektiğini düşünüyor.

  • Bir kız çocuğu için evlilik kararı alırken son sözün baba ve annede olduğunu söyleyen katılımcılar yüzde 27,9 iken, oğlan çocuğu için bu oran yüzde 23,8.

  • Katılımcılardan ÇEZE’ye şahit olduğunda “doğru bulmuyorum ama bununla ilgilenecek kişi ben değilim” diyenlerin oranı yüzde 36.8.

  • Katılımcılar arasında annesinin çocuk yaşta evlendiğini söyleyenlerin oranı yüzde 17,2 iken babasının çocuk yaşta evlendiğini söyleyenlerin oranı yüzde 4,6.

  • Katılımcılar beyanları doğrultusunda çevrelerinde ÇEZE nedeniyle okula devam edemeyen kız çocuğu oranı yüzde 18,6, oğlan çocuklarında bu oran yüzde 10,5.

  • Evli katılımcıların yüzde 18,9’u akraba evliliği yaptığını belirtiyor.

Müdahale ve Destek Faaliyetleri

ÇEZE ile etkin mücadelede bir diğer unsur da mağdurlara ya da baskı altında hissedenlere destek ve müdahale araçlarının varlığının ve kullanılabilirliğinin sağlanmasına yönelik çalışmalar yapılmasıdır. 

Örneğin; Türk Hukuku’ndan farklı olarak; İngiltere, Almanya, İsveç, Hollanda ve İsviçre’de zorla evlendirme ayrı bir başlık altında Kanun veya Kanun maddesi olarak mevzuatta yerini almıştır. Ayrıca İngiltere, zorla evliliklere müdahale ve mağdurun desteklenmesi kapsamında 7/24 hizmet esasına dayalı destek hatları kurmuştur. Bu destek hatları Devlet ve sivil toplum kuruluşları olmak üzere çeşitli kurum ve kuruluşlara aittir. 

Nirengi Derneği olarak; 2021 yılında hayata geçirmiş olduğumuz İstismara Karşı Destek Hattı’ndan istismar mağduru çocuklar ve bakım verenlerine ücretsiz yasal ve psikososyal destek sağlanmaktadır. Bu destek hattının ÇEZE kapsamında benzerleri Dünya çapında yavaş yavaş hayata geçirilmeye çalışılmaktadır. Türkiye için de ÇEZE kapsamında destek hatlarına öncelikli ihtiyaç bulunmaktadır. 

Türkiye’de de hukuki mevzuat açısından; ÇEZE’nin ayrı bir başlık altında ele alınması gerek idari gerekse cezai yaptırımların belirlenmesi, ÇEZE açısından mağdur veya baskı altında olanlara psikososyal ve yasal destek sağlanması, Devlet ile bu alanlarda çalışan sivil toplum kuruluşlarının ortak çalışmalar yürütmesi yerinde olacaktır. 

KAYNAKLAR