Türkiye’de ve Dünyada Çocuk İşçiliği

Çocuk işçiliği, çocukların ekonomik, eğitim, sağlık ve benzeri pek çok alandaki haklarının ihlal edildiği bir istismar türüdür. Dünya genelinde pek çok çocuk başta yoksulluk olmak üzere çeşitli nedenlerle yaşlarına, gelişimlerine ve rızalarına aykırı işlerde çalışmaya zorlanmaktadır.

TÜİK tarafından 2019 yılında 5-17 yaş aralığındaki çocuklarla yapılan “Çocuk İşgücü Anketi” sonuçlarına göre; ülkemizde bir ekonomik faaliyette çalışan çocuk sayısı 720.000’dir. Saha çalışmaları kayıtsız olan ve beyan etmek istemeyen çocuklarla birlikte bu sayının çok daha fazla olduğunu ileri sürmektedir.

TÜİK raporunda belirtilen bir ekonomik faaliyette çalışan çocukların %34,3’ü işgücüne katılmak zorunda olduğu için eğitimlerine devam edememiştir. Çalışan çocukların %45,5’i hizmet, %30,8’i ise tarım sektöründedir. Çocukların çalışmak zorunda kalma nedenlerinin başında “hane halkının ekonomik faaliyetine yardımcı olmak” ve “hane halkı gelirine katkıda bulunmak” yer almaktadır. Bununla bağlantılı olarak da işgücüne katılan çocukların %36,2’sinin ücretsiz çalıştırıldığı ve emeklerinin karşılıklarını alamadıkları ortaya konmuştur.

Çocuklar çalışma hayatı içerisinde fiziksel gelişimlerini olumsuz yönde etkileyecek koşullarda çalışmaya mecbur bırakılmaktadır. Aşağıda TÜİK verilerine göre çalışma hayatı içerisinde çocukların en çok maruz kaldıkları ve fiziksel gelişimlerini olumsuz yönde etkileyen faktörler gösterilmiştir.

Dünya genelindeki verilere bakıldığında; Uluslararası Çalışma Örgütü ve UNICEF’in ortaklaşa yaptığı çalışmalar sonucunda yayınlanan rapora göre; her 10 çocuktan biri çocuk işçi olarak çalışmaktadır. Bununla birlikte çocukların sağlığına, güvenliğine veya ahlakına zarar verebilecek işler olarak tanımlanan tehlikeli işlerde çalışan 5 ila 17 yaşlarındaki çocukların sayısı ise 2016 yılından bu yana 6,5 milyon artarak 79 milyona yükselmiştir.

Çocuk işçiliğindeki bu artış, sorunun oldukça ciddi, mücadele ve müdahale edilmesi gereken bir durum olduğunu ortaya koymaktadır. Bu nedenle Birleşmiş Milletler Genel Kurulu tarafından 2015-2030 yıllarını için kabul edilen Sürdürülebilir Kalkınma Amaçları ile “günümüz köleliğinin, insan ticaretinin ve çocuk işçiliğinin sona erdirilmesi (Hedef 8.7.)”de hedeflenmiştir.

Bildirim Zorunluluğu

Türkiye’deki hukuki mevzuata bakıldığında; İş Kanunu’na göre, on beş yaşını doldurmamış çocukların çalıştırılması yasaktır. Zorunlu ilköğretim çağını tamamlamış çocuklar ise yalnızca bedensel, zihinsel, sosyal ve ahlaki gelişmelerine ve okullarının devamına engel olmayacak hafif işlerde çalışabilirler. On beş yaşını doldurmuş çocuklar ancak kendilerinin istek ve talepleri doğrultusunda gelişimlerine uygun işlerde çalışabilirler. Okula devam eden çocukların eğitim dönemindeki çalışma süreleri, eğitim saatleri dışında olmak üzere, en fazla günde iki saat ve haftada on saat olabilir. Yaşı ne olursa olsun hiçbir çocuk zorla ve rızasına aykırı olarak çalıştırılamaz. Çocukların çalıştırılmak için okuldan alınması, dilendirilmesi, yaş/beden/gelişim gruplarına uygun işlerde çalıştırılmaması, mevzuatta belirtilen sürelerin üzerinde çalıştırılması, güvenli ortamlarda çalıştırılmaması, rıza ve talebine aykırı olarak zorla çalıştırılması Türk Ceza Kanunu uyarınca suç olarak kabul edilmekte olup, herkes bu suçları adli makamlara bildirmekle yükümlüdür.

Zorla ve rızasına aykırı olarak çalıştırılan/çalıştırılmak istenen çocuklar; bu yaşadığınız ekonomik istismarı adli makamlara veya Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı’nın ALO 183 numaralı destek hattına bildirebilirsiniz. Bununla birlikte yasal haklarınıza öğrenmek, hukuki ve psikososyal destek almak için 0850 216 53 67 numaralı telefondan  İstismara Karşı Destek Hattını arayabilirsiniz.

Ayrıca bir çocuğun zorla çalıştırıldığını bilen veya şüphesi olan herkes, 0850 216 53 67 numaralı Nirengi Derneği İstismara Karşı Destek Hattı’nı arayarak, bu suçun adli makamlara bildirim süreci ile ilgili olarak hukuki destek talebinde bulunabilir.

Çocuk İşçiliğinin Psikososyal Etkileri

Çocukluk dönemi duygusal, psikolojik, bilişsel ve kişilik gelişiminin yaşandığı bir dönemdir. Oyun, spor, düşünce alışverişi ve duyguların ifadesi yoluyla aile üyeleri, diğer çocuklar ve akranlarla etkileşim, kişiliğin uyumlu gelişimi için hayati önem taşır (Shah, 2002; aktaran ILO 2011). Gelişim sürecinde okullaşmanın önemli bir rolü vardır (Dorman, 2008). Çocuklar, fiziksel, zihinsel, sosyal ve entelektüel gelişimleri için kritik öneme sahip olan oyun oynamak, keşfetmek, aileleriyle ve akranlarıyla ilişki geliştirmek ve öğrenmek için zamana ve fırsata ihtiyaç duyarlar (Alliance, 2021).

Küçük çocukların entelektüel ve duygusal uyaranlardan mahrum bırakılmaları ve tamamen yetişkinlere ait çalışma ortamlarının koşullarına maruz kalmaları psikolojik açıdan çeşitli olumsuz sonuçlara sebep olabilmekte ve kişilik gelişimini ciddi şekilde etkileyebilmektedir (Shah, 2002; aktaran ILO 2011).

Çocuk işçiler, sadece fizyolojik sebeplerle değil, aynı zamanda psikolojik ve sosyal nedenlerin bir kombinasyonu sonucu yetişkin işçilere göre daha savunmasızdır. Çocukların çalışmaya başlama ve işlerini koruma motivasyonları farklılık gösterebilmekle birlikte genellikle bu motivasyon, erken yaşta üstlenilmesi ağır bir sorumluluk olan, hane halkının gelirine katkıda bulunmaktır. Bu durum çocuklar üzerinde ek yük ve stres yaratmaktadır (Boyden vd., 1998; aktaran ILO,2011).

Çocuk işçiliğinin ergenler üzerindeki etkilerine ilişkin yapılan bir araştırmaya göre, çocuk yaşta çalıştırılan çocukların, özellikle de sağlıklı bir ruh durumuna sahip olmayan ergenlerin, yaşamlarının ilerleyen dönemlerinde depresyon yaşama olasılığı yüksektir (Jayawardana, Baryshnikova ve Cheng, 2022). Giderek artan kanıtlar, yetişkin ruhsal bozukluklarının öncüllerinin çocukluk ve ergenlik dönemlerinde tespit edilebileceğini göstermektedir (Remschmidt ve Belfer, 2005; WHO, 2005).

Bakım ihtiyacı içinde olan ister çocuk ister yetişkin tüm bireylerin ihtiyaç duydukları bakımdan mahrum bırakılmaları bir insan hakları ihlalidir. Olumsuz sonuçlar özellikle çocuklar ve gençler için daha ciddi boyuttadır çünkü “yetişkin bir birey olma kapasitesi” erken yaşlarda belirlenir. Kaybedilen fırsatların telafisi olmayabilir. En yüksek kapasitesinde performans gösteremeyen bir yetişkinin topluma nihai maliyeti, çocukluk ve ergenlik döneminde bakım için yapılan harcamalardan çok daha fazla olacaktır (ILO, 2003). Çocukların ihtiyaçları, biz daha uygun bir zamanı beklerken ertelenemez (Eisenberg, 2005- WHO 2005 Ruh Sağlığı Atlası’nda).

KAYNAKLAR